Çarşamba günü iş yerinde normal normal çalışırken hocalarımdan biri Özlem Abla elinde telefonla koşarak gelip beni buldu. Bir yandan da karşıdakine benden bahsediyordu:
- "Evet Ayça buldum Betül'ü. Evet evet erkek çocuk. Kaç aylıktı Betül? 6,5 aylıkmış. Tamam dur bir sorayım"
Eliyle telefonun alıcısını kapattıktan sonra bana döndü:
- "Bir belgesel için çocuk gerekiyormuş Betül Kağan'ı oynatmayı düşünür müsün? Bebek bulamıyorlarmış da."
- "Bilmem. Oluuurr aslında" dedim gülerek. Sonra Özlem Abla saati vs konuştuktan sonra telefonu kapattı. Bana dönüp
-"Sen biraz düşün, eşinle konuş öyle cevap veririz" dedi.
Sonradan öğrendiğime göre Ayça, Özlem ablanın kuzeniymiş. Kendisi normalde hukuk fakültesi bitirmiş bir avukat. Fakat hukuk fakültesini bitirmekle kalmayıp dışarıdan konservatuar da bitirmiş, operada ses sanatçısı olmuş. Ayrıca Kaan adında bir oğlu var, hem de 39 haftalık hamile:) Ayrıca dünyalar tatlısı bir ev sahibi kendisi :)
Akşam eve gelince gelişmelerden Cihan'a bahsettim kendi fikrimi söylemeden. "Aaa ne güzel fırsat, hem süper bir anısı olur." dedi o da benim gibi. Böylece ertesi gün "Biz gönüllüyüz" dedim Özlem ablaya.
Cuma günü çekimler vardı. Eve gelip Kağan'ı aldık ve Ayça Hanım'ın evine doğru yola koyulduk. Ayça hanım ve annesi çok sıcak bir şekilde karşıladılar bizi. Hemen Kağan'ı kucaklarına alıp sevmeye başladılar. Bizden önce çekim yapılan bebek bir kenarda beşikte uyumuştu ninnilerle :)
Kağan'a ninni söyleyecek bayan da gelmişti. Kendisi soprano olup operada çalışıyormuş. Ayrıca birçok anaokulunda müzik öğretmeni olarak görev yapıyormuş. Çocuklarla çok ilgili olduğu için hemen Kağan'la kaynaştılar, birbirlerini çok sevdiler.
Kağan ninni söylenerek uyuyan bir bebek olmadığı için uyumasını beklemiyordum. Bu açıdan uyardım herkesi. Yönetmen, kameraman geldi. Mekanı gözden geçirdiler. Beşik geldi. Kağan içine yattı, başına da sopranomuz tabi :) Sesni alıştırmak için çekim başlamadan prova amaçlı ninni söylemeye başladı. İnanılmaz güzel bir sesi vardı. En kısa zamanda operaya gitmek için kendi kendime söz verdim. Bu arada kamera kuruldu, mikrofon ayarları yapıldı ve çekim başladı.
Kağan provalar sırasında ve çekimin ilk zamanlarında ninnileri çok büyük ilgiyle dinledi (Tabi çocuk alışkın olmadığı için..) Gözlerini ayırmadı hiç. Daha sonra yavaş yavaş ayaklar örtünün dışına çıktı, havaya kalktı. Parmaklar ağza gitti, emilmeye başlandı :) İlgi tamamen kayboldu ve herkes Kağan'ın ninniyle uyumayacağını anladı. Böylece çekime son verdik. Evimize dönerken ilk ışıklarda bir baktık ki Kağan paşanın kafası öne düşmüş, uyumuş :)
O günün anısı olarak Ayça Hanım kendi ninni cdsini hediye etti bize, oğluşum da alınteriyle ilk kez birşey kazanmış oldu:)
Bu arada son yazımızdan bu yana Kağan ilk kez "baba" dedi, hatta sürekli "baba, baba" diyor, başka bişey demiyor. Emeklemek de yok henüz, diş çıkarmak da...