Öğrenciliğimden itibaren "Ben asla normal doğum yapmam" kararım katiydi ve karşı çıkan herkesi "Bu benim kararım" diyerek püskürtmüştüm. Bu yüzden Kağan'ın doğacağı günü seçme özgürlüğüne sahiptik. Cihan'ın doğum günü 18 mayıs. Hamileliğim boyunca o tarihi düşünmüştük fakat hoca çok erken olduğunu düşündüğünden 20 mayısa ikna olduk :)
18 mayıs sabahı annemler geldiler. Akşam da Dilek annemler. Bizim 2 kişilik evimize 3 aile sığdık o gece :) Atalarımızın "Bin dost sığmış, bir düşman sığmamış" sözünü o gün anladım. Hep iyi günlerimiz olsun, hep beraber olalım :) 19 mayıs günü de Zeynepler geldi. Sağolsun Zeynep'in eşi Bekir fotoğraf makinasıyla gelmişti. Bütün evi, bizleri son gün anısı olarak ölümsüzleştirdi. Daha sonra hep beraber Cihan'ın 1 gün geçmiş doğum gününü kutladık.
Ailemizin 2 kişilik son günü, yarım dünya ben :)
Sabah olduğundaysa Cihan bütün gece uyumuş, ben 1 sn bile gözümü kırpmamıştım. Nefes alamıyordum, çok heyecanlıydım, çok merak ediyordum ve midem inanılmaz yanıyordu. Sabah su bile içemeyeceğimden, birşeyler yiyip uyumayı seçerek hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. Sabah uyandık, giyindim vee uzun bir aradan sonra kustum. Bütün gece stresten yanan midem rahatladı, artık gidebilirdik.
Bütün hamileliğim boyunca takibimi yapan canım arkadaşım Nazlı o gece nöbetçiydi zaten direk yanına gidecektim. "Ben geldiiimm.." diye neşe içinde girdim doğumhaneye. Cihan arabayı park ediyordu. Annemler de dışarıdaydı. Nazlı'yı öptüm. Doğum katının o ayki asistanı, daha önce de beraber çalıştığım Egemen Abi beni görür görmez Nazlı'ya dönüp "Betül'ü hemen hazırlıyorsun, ilk ameliyat olacak. Sınav var 9'da Cem hoca sınava yetişecek" dedi ve hummalı bir çalışma başladı. Cihan'ı aradım hemen, kapının önündelermiş. Çıkıp onları öptüm. O gün Ankara tıp benim için çalışıyordu. Çocuk doktorumuz Hülya'yı arayıp "Ben doğuruyorum kooooşşş!" diyerek yatağından kaldırdım. Anestezi doktorum Ayşegül o gün ameliyathaneye doktor olarak değil benim arkadaşım olarak koştu :) O ameliyathanede beni yalnız bırakmadıkları için o kadar minnettarım ki onlara..
Sonuç olarak saat 7.50'de, heyecandan 150/100 olmuş tansiyonla ameliyathaneye girdim. Ameliyat 8.00de başladı. Anne adaylarımız için ayrıntıya girelim şimdi :)
Sezeryanım spinal+epidural anestezi ile oldu. Önce belime lidokain (lokal anestezik) yapıldı. Ben otururken büyük bir iğneyle belimdeki kemiklerin arasından omuriliğime ulaştılar. O iğneyi daha önce defalarca görmüştüm ama ilk defa bu kadar büyük geldi. Çok korktum. Ayşegül'e döndüm "Çok acıyacak mı?" dedim. "Merak etme canım acımayacak" dedi. Elimi tuttu ve gerçekten acımadı. Sonra bacaklarım karıncalanmaya başladı ve bir ağırlık hissettim. Beni yatırdılar, artık ayaklarımı hareket ettiremiyordum. Dokunmaları hissediyor muyum diye test ettiler ve sondamı taktılar (spinal anestezi olduğum için doğum sonrası bir süre yürüyemeyecektim bu yüzden sonda mecburiydi). Gerçekten hiçbirşey hissetmedim. Cem hoca geldi, hal hatır sordu, beni rahatlattı ve o sözcüğü söyledi: "Bistüri!
Sonrasında bir süreyi hiç hatırlamıyorum. Bunun iki sebebi olabilir: Birincisi bütün gece uyumamıştım gerçekten çok uykum vardı, içim geçmiş olabilir. İkincisi ve daha muhtemel sebep de 150/100 tansiyonu gören anestezi doktorum tansiyonumu düşürme gereksinimi hissetti ve bana ilaç verdi. Büyük tansiyonum 120 olduğunda ben kusmaya başladım. Bu durumu stresime bağlayan anestezi doktorum sakinleşmem için biraz sakinleştirici verdi. Kaburgalarımda bir acıyla kendime geldim. Birşeyler hareket ediyordu ve Cem hocanın sesi: "Betül bak!"
Bebeği çıkarmış havada tutuyordu. Bebek biraz mor muydu? "Allah'ım lütfen ağlasın!" diye düşündüm ve ağlama sesini duydum. O an gözlerimi kapattım ve dua ettim "Allah'ım bütün isteyenler çocuk sahibi olsun!". Hoca bebeği görevliye verdi, görevli de Hülya'ya götürdü. Saate baktım: 08:35. Kağan'ın yükselen burcu yengeç olmuştu.
Hülya'nın yapacaklarını ezbere biliyordum. Bebeği kurulayacaktı (üşümesin diye), haya yolunu açacaktı. Burun delikleri açık mı diye kontrol edecekti. Kalbini dinleyecekti, solunumunu sayacaktı. Gözlerine antibiyotik damlatıp (Bebek anneden kapması muhtamel mikroplardan korunsun diye) bacağına K vitamini vuracaktı. Göbek kordonunu kısaltacaktı ve giydirip bana getirecekti.
Ayşegül de bebekle birlikte gitmişti neyse ki. Gelince "Bebeğine talibim Betül kocaman dudakları var aşık oldum galiba" dedi. Güldüm "İyi mi?" dedim "Merak etme" dedi.
Ameliyat tam hız devam ediyordu. Geri kalan bölümde eğlenmiş bile olabilirim. En son sıra cilt dikmeye geldiğinde Cem Hoca sahneyi Egemen abiye bırakarak gitti.
İyice endişelenmeye başlamıştım Kağan'ı hala yanıma getirmemişlerdi. Ayşegül'e dönüp "Bir Hülya'ya baksana" dedim. Gitti bakıp geldi, beni endişelendirmemek için "Giydiriyorlar" dedi ve ben inandım.
Egemen Abi şakalaşmaya başlamıştı: "Eee Betül cildi nasıl dikeyim? Biraz yamultsam mı acaba? Dün doğum günümü kutlamadın zaten". "Abi gördüm de bugün nasıl olsa ameliyathanede beraberiz dedim yaa sahi dikmeden yağları alsana". Ve gülüşmeler...
Saat 9da ameliyat bitmişti. Sezeryanın en çok bu yönünü seviyorum. Normal doğumda sancılarınız başlar, hastaneye gidersiniz. Kaç saat süreceğini, ne kadar sancı çekeceğinizi bilemezsiniz. İlk doğumunu yapan anneler ortalama 10-12 saat sonra bebeklerini kucaklarına alırlar. Sezeryan yapan bense hastaneye gittikten 1 saat sonra bebeğimi görmüştüm. Kucağıma alamamıştım o başka...
Beni sedyeyle koridordan geçirirlerken yenidoğan odasını, Buğra'yı gördüm, seslendim. Hemen yanıma geldi, nasıl olduğumu sordu. Sonra "Betülcüm Kağan biraz yanımızda kalacak. Biraz fazla nefes alıyor, oksijene bağlı şu anda, Hülya ilgileniyor" dedi. Hülya'ya ve hocalarıma o kadar güveniyordum ki.. "Peki napalım olsun, ben de biraz uyurum" dedim.
Betülcüm yaa sabah sabah tüm heycanını hissettim ve inan şuan ağlıyorum, bakalım biz nasıl heyecanlar yaşıcaz...
YanıtlaSilO zaman yeni yazımı okuma sen, fazla duygusal oldu ;) Di mi ama nasıl büyük bir süpriz :) İnşallah sağlıkla bitsin bu dönem herşey çok güzel olacak tatlım...
YanıtlaSil